Yöneticilik bir yetenek midir, yoksa beceri mi? Ben beceri olduğuna inananlardanım, yani çaba göstererek öğrenilebilir olduğuna. Ancak dün yaşadığım bir olay, her ikisinin de doğru olabileceğini düşünmeme sebep oldu.
Dün akşam buzdolabının kapağını tamir için gelen ustayla, onu yolcu ederken sorduğum bir soru üzerine kapıda 15 dakika sohbet ettik. Çalıştığı yerde iki ay önce işe başlamış, on üç yıllık iş deneyimi olan birisi. Onun işe başlamasından birkaç hafta sonra yöneticisi değişmiş. Ustamız da ondan dertliymiş meğerse, anlattı.
Yeni yöneticisi hiç toplantı yapmıyor, herkesle ayrı ayrı görüşüyor ve görüşmenin sonuna doğru da soruyormuş: "Sen benim en güvendiğim kişisin, söyle bakalım falanca nasıl birisi, filanca işini iyi yapıyor mu?" Usta diyor ki: "Günde üç kez hepimiz çay saatinde toplanıyoruz, neden söyleyeceklerini toplu haldeyken söylemiyor da kapalı kapılar ardında bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor." Yaşadıklarına ilişkin öyle saptamalar yaptı ki, ister istemez şaşırdım. Ayrı ayrı görüşmesi zaman zaman doğru olabilir ama birbiriniz hakkındaki sorular konusunda haklısın demekten başka ne diyeceğimi bilemedim.
Yöneticisini tanımıyorum, haksızlık etmek istemem. Eminin o pozisyona getirilirken farklı bilgi, beceri ve deneyimleri göz önüne alınmıştır. Benim dikkatimi çeken, ustanın ya iç güdüsel olarak ya da önceki iş deneyimlerine dayanarak, olması gerekeni, ortada yöneticiyim diye hava atarak dolaşan pek çok yöneticiden daha iyi biliyor olmasıydı.
Hani aklın yolu birdir deriz ya, o bir olan aklın yolu -ki ben ona içimizdeki bilge diyorum- aslında hep olması gerekeni biliyor sanki. Biliyor bilmesine de, içimizde öyle çok gürültü var ki, bilgenin sesini duymakta zorlanıyoruz. Sanki usta o sesi duymayı başaranlardan birisi. Yöneticisinin ise önünde daha uzun bir yol var gibi göründü bana. Umarım o yolu alırken kimsenin canını yakmadan, etrafı kırıp dökmeden ilerler.
Şeffaflık ve gizlilik. Birlikte yürütülmesi beceri gerektiren, yönetimin olmazsa olmaz iki unsuru. İz bırakan, sevgiyle, özlemle anılan yöneticiler de bu ikisini birlikte başarıyla yürütenler diye düşünüyorum.
İçimizdeki bilgenin sesini duyabilmemiz dileğiyle,
Nuray Akmeriç
geri