Yıllar önce bir iş arkadaşım, aynı zamanda üniversiteden sınıf arkadaşım, Londra’ya yaptığı bir iş gezisinden dönerken, bir yüzünde doğum günüm 17 Temmuz, diğer yüzünde ise o gün doğanların ortak özellikleri yazan bir anahtarlık getirmişti. Uzun yıllar kullandığım, hala da sakladığım o anahtarlıkta ilk sırada yazan özellik, “sorumluluk almaktan hoşlanır” idi. Sanırım sorumluluk konusunda kafa yormaya ilk o zaman başladım, ama sorumluluk almanın gerçek anlamını çok daha sonra anladım.
Kendimi bildim bileli sorumluluk sahibi birisiyim, hem ben kendimi, hem de ailem ve arkadaşlarım beni öyle tanırlar. Ama artık sorumluluğa bakış açım değişti. Eski sorumluluk anlayışımda şöyle davranırdım; bir işi bana söylerdiniz, hatta bazen söylemezdiniz bile, siz o işi unutsanız bile ben unutmaz, mutlaka yapar ya da yaptırırdım. Hatta zaman zaman kendime dert eder, bana ne bundan hiç demezdim. Gerçi hala “bana ne” diyemiyorum ama artık farkındayım, dert etmek bir yana kendi kendime gülebiliyorum. Hafta sonu eşimle İzmir’e gitmek üzere havaalanındaki dinlenme salonlarından birisinde oturuyorduk. Genç bir delikanlı salona girdi ve iki arkadaşı ile karşılaştı, birbirlerine nereye gittiklerini sordular ve sonra geçip bir yere oturdular. Konuşulanlara kulak misafiri olmuştum, tek başına olan delikanlı Denizli’ye gidiyordu. Ben duyuru ekranına bakan bir yerde oturmuş, İzmir uçağını izlerken gözüm birden Denizli uçağına takıldı, “son çağrı” veriyordu, hemen dönüp arkama baktım, delikanlı arkadaşları ile koyu bir sohbete dalmıştı. Bir an kendimi “eyvah uçağı kaçıracak, gidip haber mi versem acaba” diye düşünürken yakaladım. Ve gülümsemeye başladım.
Çünkü artık sorumluluk almanın gerçek anlamını biliyordum. Peki nedir sorumluluk almak? Türk Dil Kurumu sorumluluğu, “kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi” olarak tanımlıyor. Güzel, bunu zaten hepimiz biliyoruz. Ama yine de, başımıza bir olay geldiğinde, “onun yüzünden” demeyi seçiyoruz. Elektrik kesildiği için ders çalışamıyoruz, trafik yüzünden geç kalıyoruz, arkadaşlar yüzünden uçağı kaçırıyoruz, müdür yardımcısı yüzünden terfi edemiyoruz,... Her zaman suçlayacağımız birisi veya bir şey var.
Kendimi “sorumluluk sahibi” olarak tanımama rağmen dönüp kendi içime baktığımda bir sürü konuda ve olayda sorumluluğu başkalarına vermiş olduğumu, aslında kendi gücümü başkalarına vermiş olduğumu gördüm. Ve artık anladım; kendi dışımda hiç bir şey yok, içinde bulunduğum durumun ve başıma gelen her şeyin tek sorumlusu benim. O genç için “eyvah uçağı kaçıracak, gidip haber mi versem acaba” diye düşündüğümde arkasından gelen düşüncem, “tüm deneyimlerinin tek sebebi sensin” oldu, gülümsememin asıl nedeni de bu ikinci düşüncemdi.
Kendi gücünüzü keşfetmeniz dileğiyle,
Nuray Akmeriç
geri