Mevlâna'nın, "Dün, dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek lazım" özdeyişini çok severim. Geçenlerde, tam da dün kızdığım kişi hakkında bugün yeni bir şeyler düşünmeye ve söylemeye ihtiyacım olduğu bir anda, aniden aklıma geliverdi.
Biraz düşündüm...
Eskiden dünde uzun süre takılı kalabilirdim. Ama artık dün ile ilgili benim öğrenmem gereken neydi, neden bu olayı yaşadım, neden böyle bir tepki verdim diye kendime sorduğumda mutlaka bir yanıt buluyor, edindiğim deneyimi yanıma alıp yoluma devam edebiliyor, dün kızdığım kişi ya da olay hakkında bugün yeni bir şeyler söyleyebiliyorum.
Madem bugün yeni bir şeyler söyleyebiliyorum, o zaman olaylar yaşanırken neden daha objektif kalamıyorum?
Son zamanlarda yaşadığım bir kaç olay bu sorunun yanıtını bulmamda bana yardımcı oldu; fark ettim ki ben yaşadığım olaylara, ilişkilere ya da gördüklerime dayanarak oluşturduğum önyargılarımı özellikle yakın ikili ilişkilerimde kolay kolay bırakamıyorum.
O zaman, seçim vakti dedim kendi kendime.
Olaylar yaşanırken nasıl tepki vereceğimi seçme özgürlüğüne sahibim. Ya önyargılarımın beni yönetmesine izin vereceğim ya da her bir olayı kendi içinde geçmişe referans etmeden değerlendirecek, her yeni iletişimde karşımdakini önyargılarıma başvurmadan can kulağı ile ya da güncel tanımı ile "derin" dinleyeceğim.
Peki bu değişime ayak uydurmak, yıllar içinde oluşturduğumuz inançlarımızdan sıyrılıp böyle bir değişimi içselleştirmek kolay mı?
John Harricharan, Güç Duruşu adlı kitabında der ki: "Sorunlarınızın ne olduğu önemli değildir. Önemli olan onlara bakış açınız, onlar hakkında ne düşündüğünüz ve kendinize dair inançlarınızdır." O halde bu değişimi deneyimlemeye, düşüncelerimizin ve inançlarımızın farkına vararak başlayabiliriz.
Başlamanın bitirmenin yarısı olduğunu düşünmüyorum ama farkında olmanın değişimin yarısı olduğundan eminim. Çünkü önyargılarım konusunda edindiğim farkındalığın bana, daha uzun zaman "anda" kalabilmeyi, anın güzelliklerinin daha çok keyfine varabilmeyi sağladığını görüyorum, artık daha keyifli ve huzurluyum. Ama önümde uzun bir yol var...
Ve benim gibi bu yolculuğa çıkmak isteyenlere keyifli bir yolculuk diliyorum. Bu arada, başlamanın neden bitirmenin yarısı olmadığını düşündüğümü merak mı ettiniz?
Sevgiyle,
Nuray Akmeriç
geri