Rekabetin sürekli arttığı, tüketicilerin de her geçen gün daha bilinçli hale geldiği günümüzde kurumların rekabette öne çıkabilmesi için sadece finansal koşullar yeterli olmuyor. Çalışanlarını, çevreyi ve kâr maksimizasyonunu bir araya getirecekleri sürdürülebilirlik stratejileri, kurumların rekabette avantaj yakalamalarında büyük önem taşıyor.
Bir zamanların doğal pamuklu giyim tarzını benimseyen, geri dönüştürülebilir ve yeniden kullanılabilir ürünleri tercih eden bilinçli tüketicilerin sayısı, bugün tüm Dünya'da hızla artıyor. Bu da, sosyal sorumluluk operasyonları göz önüne alındığında, küresel iş dünyasının yeni bir dönüm noktasına geldiğini ortaya koyuyor. Günümüzde hem tüketicilere hizmet veren kurumlar, hem de B2B odaklı şirketler çevreci çalışmalara her geçen gün biraz daha fazla önem veriyor.
Dünyaca ünlü araştırma şirketi GlobeScan'in 2007 yılında sosyal eğilimler üzerine yaptığı araştırma, kurumların sosyal sorumluluk profili hakkında tüketicilerin düşüncelerini şekillendiren ilk faktörün o kurumun çevreye zarar verip vermediği olduğunu ortaya koydu. Kuzey Amerika'da ankete katılan tüketicilerin yüzde 55'i çevreye karşı sorumsuz bulduğunu düşündükleri şirketleri cezalandırdıklarını ifade etti. Bu tüketiciler, Amerika Birleşik Devletleri'nde bugüne kadar 306 milyar dolarlık bir "yeşil" pazarın oluşmasına katkıda bulundu. Üstelik bu pazarın önümüzdeki beş yıl içinde 850 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Tüketicilerin "yeşil" tercihleri, tüm kurumları bu büyüyen talebe cevap verebilmek için çevre bilincini güçlendirmeye itiyor.
Tüketici taleplerinin yanı sıra yatırım dünyası ve finansal pazarlar da sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluğun geliştirilmesinde kurumlar için bir itici güç oluyor. Örneğin Dow Jones, sürdürülebilirlik odaklı lider global şirketlerin finansal performansını izleyebilmek için "Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeks Ailesi"ni oluşturdu. Bu da yatırımcılara ilgilendikleri şirketlerin finansal performanslarının yanında sürdürülebilirlikle ilgili çalışmalarını da değerlendirme olanağı tanıyor.
Gerek tüketicilerin, gerekse yatırımcı ve regülatörlerin, doğal kaynakların daha iyi temsilcileri haline gelmeleri yönündeki çağrıları ve çevre dostu uygulamaları hayata geçirmeleri yönündeki teşvikleri, kurumlar nezdinde olumlu sonuçlar veriyor. Zaman içinde kurumlar, geniş tüketici kitlelerine ulaşmak yönünde çaba sarf etmeye ve Dünya çapında "sürdürülebilirlik stratejileri"ni hayata geçirmeye başladı. Artık tüketiciler, yatırımcılar ve düzenleyiciler, kurumları değerlendirirken ürün ve hizmetlerinin yanı sıra iklim değişikliği, enerji tüketimi, işgücü uygulamaları, gıda güvenliği, hava kirliliği ve israf yönetimi gibi konulardaki çalışmalarını da dikkate alıyorlar. Üstelik kurumların bu çalışmaları artık toplumun kendilerin hakkındaki algısını ciddi anlamda etkiliyor.
Üçlü Kâr Hanesini Uyarlamak
Sürdürülebilirlik, Dünya gündemine ilk olarak Birleşmiş Milletler "Sürdürülebilir Gelişme Komisyonu"nu kurduğunda girdi. Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir gelişmeyi ilk olarak "Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden fedakârlık etmeden, mevcut neslin ihtiyaçlarını karşılayan gelişme" olarak tanımlamıştı. Daha sonraları uygulamacılar bu tanımı çevre, ekonomik ve sosyo-politik yönlerini de kapsayacak şekilde genişletti.
Birleşmiş Milletler aynı zamanda sürdürülebilirliğe bağlı yeni bir terim ortaya koydu: Üçlü Kâr Hanesi - ya da İşgücü, Yeryüzü ve Kâr. Üçlü Kâr Hanesi, bir kurumun geleneksel finansal raporlama ağını, o kurumun sürdürülebilirlik alanındaki performansına ilişkin kapsamlı raporlamaları da içerecek şekilde genişletiyor. Üçlü Kâr Hanesi, kurumlara sürdürülebilirlik yönetimiyle birlikte daha yüksek verimlilik ve gelişmiş kurumsal performans sağlıyor. Bu nedenle genel iş stratejileri içinde sürdürülebilirlik bileşenini etkin biçimde inşa etmek artık kurumlar için büyük önem taşıyor.
Sürdürülebilirlik İçin Tahminsel Analitiğin Önemi
Stanford Üniversitesi profesörlerine göre, yöneticilerin fırsat ve engelleri sektör, ölçü ya da mekândan bağımsız olarak belirlemeleri ve kurum kaynaklarından en iyi şekilde yararlanmak için dış dünyayı dikkatle izlemeleri gerekiyor. Araçlar ve kavramsal haritalar sayesinde yöneticiler kurumlarını başarıya taşıyacak sağlıklı kararlar alabiliyorlar. Araştırma için doğru oranda zaman ve insan kaynağı yatırımı yapmak ve işin sürdürülebilirliğini etkileyen tüm yönlerini anlamak büyük önem taşıyor. Kurumların çevreyle bağlantılı uygulanabilir metrikleri belirlemeleri, bu metrikleri tanımlamaları ve ölçmek için doğru veriyi bulmaları gerekiyor. İşte bu noktada, kurumların imdadına teknoloji yetişiyor. Tahminsel analitik araçları, sürdürülebilirlik performansını tahminleyen ve ölçen önemli göstergelerin belirlenmesinde kurumlara yardımcı olabiliyor. Tahminsel analitik, kurumların sürdürülebilirlik çalışmalarına 4 şekilde yardımcı oluyor:
Ölçme: Kurumların veriyi bütünleştirme ve onaylama ihtiyacını karşılıyor. Kurumlar, tahminsel analitik araçları sayesinde ana sürdürülebilirlik aktivitelerini sektör tarafından kabul görmüş metodoloji ve protokoller kullanarak kolaylıkla karşılaştırıp değerlendirebiliyorlar.
Raporlama: Hissedarlar ve düzenleyici kurumlarla uyumu sağlamak için finansal performansla birlikte sürdürülebilirlik performansını düzenli olarak raporlayarak ortaya koymak önem taşıyor. Kurumlar, bütünleşik, tutarlı bir kalite bilgisini düzenli olarak ortaya koyarak, farklı inisiyatiflerini kurumu tüm iş alanlarında destekleyecek şekilde entegre edebiliyorlar.
Metrikler üzerine raporlar sunmak tek başına kurumun kısa, orta ve uzun vadeli stratejileri hakkında yeterli netlikte bilgiler vermez. Bunun yerine kurumlar, kurumsal hedefleri ve hedeflerine bağlı olarak performansları hakkında raporlama yapmak durumundadırlar.
Gelişme: Sürdürülebilirlik hedefleri üzerinde en fazla etkisi olan metrikleri tanımlayıp ölçtükten sonra, kurumlar daha fazla bilgiye dayalı stratejik karar alabiliyorlar. Etkinlik maliyetlerini anlamak, bu stratejilerin mevcut operasyon sermayesi, yatırım geri dönüşü ya da geri dönüş oranları ve nihai kâr üzerindeki etkileri konusunda bilgi sağlıyor. Senaryoları analiz etmek için Optimizasyon, Tahminleme ve Veri Madenciliği kabiliyetlerini uygulamak ve simülasyonları hayata geçirmek stratejilerin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesini sağlıyor.
Tahmin: Sürdürülebilirlikle ilgili toplanan ve etkin biçimde yapılandırılmış veriler, kurum çapında ve departmanlar arasında istenen sonuçların elde edilmesi için gereken kaynakların yönetilebilmesini sağlıyor. Burada ana stratejiler, kurumsal stratejilerin önceliklendirilmesi ve yatırımların yeni ürün inovasyonu, program geliştirme ve yetenek yönetimi ile uyumlu hale getirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Kurumun sürdürülebilirlik hedefleri tarafından yönlendirilen skor kartları ve strateji haritaları da önemli rol oynuyor.
Sürdürülebilirlik Kurumlara Önemli Kazanımlar Sağlıyor
Sürdürülebilirlik çalışmaları, kurumlara ek maliyetler getirebiliyor. Ancak bu ek maliyetlerin yanı sıra şirketlere bu masrafları rekabetçi avantaja dönüştürmek için de fırsat veriyor. Ajandalarında sürdürülebilirliği ilk sıraya koyan ve bunun sonucunda maddi ve manevi avantajlar kazanan dünyaca ünlü şirketler arasında IKEA, Hewlett Packard, General Electric ve Citigroup gibi yakından tanıdığımız şirketleri saymak mümkün.
Örneğin IKEA, her eşyayı yatay kutularda paketleyip ürün dağıtımının çevresel etkilerini ve finansal maliyetlerini azaltarak tedarik zinciri maliyetlerini ciddi oranda düşürdü. Bu etkin paketleme, şirkete kamyon ve trenlerini çok daha etkin biçimde kullanma ve doldurma oranını yüzde 50 artırma imkânı tanıdı. Şirket benzin tüketiminde de yüzde 15'ler seviyesinde düşüş elde etti.
Hewlett-Packard, lazer yazıcılarının eski toner kartuşlarını atmak konusunda isteksiz müşterilerine ve yenilenmiş kartuş satarak kendi pazar payına zarar veren rakiplere yanıt olarak "Planet Partners" adlı bir yeniden üretim programı duyurdu. 100 milyon dolar değerindeki geri dönüşüm ve yeniden üretim programıyla şirket her yıl 11 milyon kartuşu geri dönüştürüyor.
Citigroup'ta da 2004 yılında şirketin finansal servisler yöneticisi, ofis içinde basit bir test yaparak yazıcılar için aldığı kâğıtların yüzde 30'unu geri dönüştürülmüş kâğıtlardan satın aldı ve çift taraflı fotokopiyi zorunlu hale getirdi. Küçük görünen bu değişiklik, şirketin kâğıt tüketimini 10 ton azalttı ve 100 bin dolar değerinde tasarruf etmesini sağladı. Kâğıt yapımında kazanılan enerji sera gazı üretimini de 28 ton azalttı.
Bu örneklerden de anlaşılabileceği gibi, kurumların sürdürülebilirlik için çabaları düzgün yönetildiğinde, kendilerine düşük maliyet, daha güçlü rekabetçi bir pozisyon, gelişmiş ürün kalitesi ve daha çekici bir kurumsal imaj gibi ek geri dönüşler de sağlıyor. Bu gerçeği gören kurumların gelecek yıllarda tahminsel analitik araçlarının da yardımıyla sürdürülebilirlik çalışmalarına çok daha fazla önem vereceğini düşünüyorum.
“CEO’s Dergisi Eylül/2008 sayısında yayınlanmıştır."