Son günlerin en çok konuşulan konusu hiç kuşkusuz 22 Temmuz'da gerçekleştirilecek genel seçimler. Yeni kurulacak hükümetin özellikle dış politikamız konusunda stratejisi ne olacak, ekonominin gidişatı nasıl bir çizgide seyredecek gibi konularda herkesin farklı yorumları, beklentileri var. Kuşkusuz ki seçilecek olan kim olursa olsun bu sefer sadece iyi bir lider değil, aynı zamanda iyi bir yönetici olduğunu da ispatlamak zorunda olacak.
Dünyaca ünlü Yönetim Bilimci ve Yazar Peter Drucker'in söylediği gibi "Liderlik doğru işler yapmaktır. Yöneticilik ise işleri doğru yapmaktır". İyi bir liderin aynı zamanda iyi bir yönetici olması için önceden belirlenen hedeflerini gerçekleştirebilmesi, yaptığı işlerin sonuçlarını bu hedeflerle karşılaştırabilmesi, gelişim fırsatlarını görebilmesi, gelir ve giderlerini kontrol edebilmesi gerekir. Bu noktada anahtar çözümlerden biri "Performans Yönetimi"dir.
Performans Yönetimi doğru strateji, planlama, finans ve kontrolden çok daha fazlasıdır. En üstteki yöneticinin masasından, en alt seviyedeki masaüstüne kadar uzanan yolun yönetilmesi gerçekten zordur. Hele ki dünyadaki iş yapış biçimlerindeki her geçen zaruretten kaynaklanan karmaşıklık düşünüldüğünde yöneticilerin tek başlarına altından kalkabilecekleri durumlardan çok uzaktır. İşte performans yönetiminin başlıca görevi en alt kademeden en üst kademeye ulaşan bu sanal yolu mümkün olduğunda otoban sürüş keyfinde bilgi akışına ve erişilebilirliğe ulaştırmaktır. Doğru bir Performans Yönetimi kaynak ve stratejileri senkronize edebilmeyi, pazardaki değişimlere anında tepki verebilmeyi, ürün-hizmet ve müşterilerin kuruma sağladıkları gerçek değeri görebilmeyi ve kârlılığı engellemeden maliyetleri düşürebilmeyi sağlar.
Tüm Dünya'da olduğu gibi ülkemizde de yerel ve ulusal yönetimlerin karşılarına çıkan en önemli sorun az bütçe ile çok fazla iş başarma zorunluluğu. Hizmet kapsamı itibariyle hantal bir yapıya sahip olan kamu kurumları, özelleştirme çalışmaları arifesinde daha dinamik davranmak, daha hızlı çözümler üretmek ve daha fazla rekabet odaklı olmak zorundalar. E-devlet uygulamaları her geçen gün dünyada farklı uygulamalarla karşımıza çıkıyor. Çok yakın zamana kadar kâr odaklı işletme anlayışından uzak hareket eden, hatta birçoğunun zarar açıklamasını kanıksadığımız kamu kurumları, özelleştirme çalışmaları paralelinde verimlilik ve işletme değeri anlamında büyük değişimler yaşamaya başladılar. Tabii ki bu ülkemize özel bir durum değil. Dünya genelinde kamu kurumları artık özel işletmeler gibi devletlerin kâr ve müşteri memnuniyeti odaklı beklentilerine yanıt vermek üzere yapılanıyorlar. Tıpkı şirketlerin hizmet kalitesindeki müşteri memnuniyeti artışını, kamu kurumlarında da oluşturarak uzun vadede seçmen memnuniyetine dönüştürecek icraatların bir parçası olarak görüyor olmaları gibi. Bir bakıma da görmek zorundalar çünkü müşteri-seçmen baskısı altındalar.
"Devletin bir departmanı"ndan iş yönetim prensiplerine bağlı, hedefleri olan departmanlara dönüşmek için birçok değişime ihtiyaç var. En başta verimlilik, performans ölçümlemesi için günümüz özel işletmelerinin olmazsa olmazı anahtar finansal figürlerin eksiklikleri bunun başında geliyor. Bu mantaliteye geçen kamu kurumları önemli yapısal değişime de hazırlıklı olmak zorundalar. İşte bu noktada oluşturulan stratejileri uygulamaya dönüştüren "Performans Yönetimi" çalışmaları devreye giriyor. Dünyada birçok yerel yönetim şeffaflaşmak ve hizmet kalitesini gözler önüne sermek üzere performans yönetimine geçmiş durumdalar.
Peki bir kamu kuruluşu için Performans Yönetimi ne demek? En başta stratejiye dayalı kaynak yönetimine kavuşuyorsunuz. Ne demek bu diyenlere biraz açalım. Lider-yönetici olarak kamu kuruluşunun başındakiler, tıpkı özel bir işletmede olduğu gibi kaynaklarının verimli kullanılıp kullanılmadığını anlık ve günlük raporlamalarla gözlemleyebiliyor. Aksayan ve aksaması muhtemel noktaları masa başından denetleme, strateji geliştirerek izleme ve olası aksaklıkları önceden görebilme başarısına kavuşuyor. Finansal planlama, bütçeleme ve raporlamaları tek entegre kaynak üzerinden görebiliyor, olası dış etkenlere karşı önceden önlemler alabiliyor. Küresel siyasi, ya da ekonomik değişimlere karşı hazırlıklı olabiliyor. Daha büyük resimde devletin kamu bilgilerinin tek sesle konuşmasını sağlayabiliyor. Daha çok kârlılık için giderleri yönetebiliyor ya da kısabiliyor. Departmanlar düzeyinde çözümlere odaklanabiliyor. Her şeyden önemlisi bilgi geleceğe taşınabiliyor. Yönetimsel değişiklikler hizmetin aksamamasını sağlıyor. Seçmen-Müşteri memnun oluyor. Çalışan memnun oluyor. "Memnun çalışan memnun müşteri demektir" felsefesi kurum içerisinde hayat buluyor.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde iktidarlar vaatler temelinde seçilirler. E-devlet uygulamaları ve şeffaflık maalesef bir vaat olarak seçmen gözünde pek etkili değil. Ama vaatleri gerçekleştirmede e-devlet yatırımları seçmen ile uzun yıllar bağ oluşturmanın, memnuniyet yatırımı yapmanın en kolay yolu. Bu nedenle iktidarlar vaat olarak bu tür yatırımları öne sürmeseler de, vaatleri gerçekleştirmenin ve uzun vadeli iktidar olma yolunun otomasyona dayalı yapılanmalar olduğunu göz ardı etmemeliler.
Seçimler ülkemize hayırlı olsun. Vaatler de gerçek...
“CEO’s Dergisi Temmuz/2007 sayısında yayınlanmıştır."