"Sen tedbirini al, gerisini Allah'a bırak," diye bir deyişimiz var. Ancak öyle bir devirde yaşıyoruz ki, sadece kendi tedbirimizi almak risklere karşı korunmak için yeterli olmuyor. Özellikle günümüzde rakipleri karşısında bir adım öne geçerek, rekabette avantajlı pozisyon yakalayabilmeye çalışan şirketler açısından, sadece bilinen ya da ön görülen risklere karşı tedbir alma dönemi sona erdi. Artık her türlü olasılık senaryolarını hazırlayıp, tüm bu felaket senaryolarına karşı tedbirlerini önceden alan, hatta alınacak tedbirlerin şirketlerine uzun dönemde neleri kazandıracağını risk daha ortaya çıkmadan görebilen firmalar kendilerini geleceğe taşıyacaklar.
Risk, risk, risk... son günlerde risk ve riski yönetmek kavramı herkesin dilinde. Peki acaba risk gerçekten yönetilebilir mi? Aslında hayatımızın her alanında, günlük hayatımızın her dakikasında riskle karşı karşıyayız. Karşıdan karşıya geçerken bir kaza geçirme riski, yolda yürürken kayıp düşme riski, günlük güneşlik bir havada aniden yağmura yakalanma riski... Tabii bunlar günlük hayatın içerisinde yer alan ve süregelmiş alışkanlıklarımız nedeniyle hiç üzerinde durmadığımız ve otomatik olarak önlemini aldığımız riskler. Tıpkı karşıdan karşıya geçerken sağa ve sola bakmak, yürürken bastığımız yere dikkat etmek ya da evden çıkmadan gazete ya da televizyondan hava durumunu kontrol etmek gibi... Bir de tek başımıza yönetemeyeceğimiz, mutlaka "işimize zekâ" katacak yardımlar almamız gereken riskler var. Bu risklerle de iş yaşamımız boyunca sık sık karşı karşıya geliyoruz.
Günümüz iş dünyasına baktığımızda ister yerel olsun, ister küresel olsun irili ufaklı tüm şirketler uzun dönem ayakta durabilmek için mevcut ve uzak dönem risklerini tespit etmek ve önlemler almak peşindeler. "Hangi müşterilerim ileriki dönemde beni bırakır?", "Yeni bir pazara girersem beni bekleyen riskler ne olur, şirket içindeki durum nedir?", "Çalışanlarım şartlarından memnun mu? Ayrılma riskleri var mı?", "Müşteriyi sigortalarsam riskim ne olur? Diğer müşteriye kredi verirsem geri alamama riskim var mı?" gibi binlerce soru ortalıkta dolaşıyor. Bu durumda, şirketler risklerini nasıl tespit edebilirler konusu önem kazanıyor, tabii ki doğru risk analiziyle...
Biraz önce günlük hayattan risk örnekleri sıraladım. İş dünyasında yakın geçmişte yaşanan ve tüm Dünya'yı etkileyen bir örnekten bahsedeyim... ABD'de yaşanan "mortgage" krizi... Kaba hatlarıyla olan şuydu, kredi veren finansal kuruluşlar risklerini tam olarak ölçemediler, verdikleri kredinin geri dönüşü olup olmayacağını önceden tahmin edemediler. Kredi alan vatandaşlar finansal kurumlara geri ödeme yapamadı, finansal kurumlar zor duruma düştü, kendi olağan ödemelerini yapamadılar, bu zincirleme olarak sürdü gitti ve birçok kuruluşu etkiledi. Sonuçta hükümetten maddi destek almaya kadar gitti. Elbette tüm bu süreç boyunca sadece ABD değil tüm Dünya etkilendi. Oysa riskler belirlenip bu risklere karşı önlem alınsaydı tüm bu süreç yaşanmayacak, tüm Dünya ABD kökenli bu krizden bir kez daha sarsılmış olmayacaktı. Küresel boyutta yaşanan ve risk yönetimini yakından ilgilendiren bu örnek vakayı çok uluslu ya da yerel şirketlere uyarlayarak durumun önemini görebiliriz. Her sektörün kendi alanını ilgilendiren riskleri bilmesi ve bu risklere karşı önlem alması, zincirin halkalarının kopmadan devamı için zorunludur. Günümüz piyasa koşulları ancak ileriyi görebilen ve yönetebilen şirketleri ayakta bırakacaktır. İleriyi yönetebilmek ve risklere karşı alınacak tek tedbir ise "ZEKİ" davranmaktır.
“CEO’s Dergisi Kasım/2007 sayısında yayınlanmıştır."